2. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908)

2. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908)

2. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908)

Osmanlı Devleti’nde Kanun-i Esasi’nin yeniden yürürlüğe konduğu 23 Temmuz 1908’den meclisin kapatıldığı 21 Aralık 1918’e kadar süren anayasalı ve parlâmentolu yönetim dönemi.

Padişah II. Abdülhamit, 1877-1878 Rus Savaşı’nı ve meclis içindeki düşünce ayrılıklarının meclisin çalışma düzenini aksattığını gerekçe göstererek Meclis-i Mebusan adı verilen meclisi kapatmıştı. Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti yenildi. Ayrıca, savaş sonunda imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti elinde bulunan toprakların önemli bir bölümünü de kaybetti. II. Abdülhamit, Meclis-i Mebusanın kapatılmasından sonra koyu bir baskı rejimi kurdu. Ancak bu baskı rejiminin ardından kendilerine “Jön Türkler” adını veren bir grup Osmanlı aydını, özgürlük isteğiyle özellikle yüksek okullarda örgütlenmeye başladı. Bu arada meşrutiyetin yeniden ilân edilmesini sağlamak amacıyla 1889 yılında kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti, birçok rejim muhalifi aydını çevresinde toplamaya başladı. Bir süre sonra özgürlük isteyen öğrenci ve subayların da İttihat ve Terakki Cemiyetine katılmasıyla II. Abdülhamit’e karşı etkili bir siyasal güç oluşmaya başladı. Bu dönemde Osmanlı Devleti sınırları içinde ekonomik ve siyasal amaçlı grev, boykot ve direniş gibi kitle hareketleri gelişmeye başladı.

Bu arada Paris’te yapılan bir toplantıda Prens Sabahattin önderliğindeki Jön Türkler, İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı. İttihat ve Terakki Cemiyetinin ileri gelenleri arasında Enver Bey, Cemal Bey ve Talât Bey gibi Osmanlı ordusu içerisinde önemli bir güce sahip komutanlar bulunuyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti en fazla taraftarı Makedonya ve Selânik’te buldu. Manastır’da bulunan Kolağası Niyazi Bey, taburuyla birlikte dağa çıkarak II. Abdülhamit’e karşı isyan etti. Hemen ardından Enver Bey Selânik’te isyan etti. Selânik’te ayaklanan grup Hükümet Konağı’nı bastı. Padişah II. Abdülhamit, isyanların yayılmasından çekindiği için 23 Temmuz 1908’te II. Meşrutiyet’i ilân etmek zorunda kaldı.

İkinci Meşrutiyet döneminde, Anayasanın bazı kuralları değiştirilerek, demokratikleşme yönünde önemli adımlar atıldı. Bu değişikler sonucunda, Padişah’ın yetkileri sınırlandırılarak meclisin yetkileri genişletildi. Kişi özgürlüğü ve kadın hakları konusunda önemli adımlar atıldı. Ülke genelinde eşitlik, kardeşlik ve özgürlük ilkeleri yayılırken, dağılan Osmanlı birliğini bu ilkelerle koruma düşüncesi ön plâna çıktı. Demokrasinin temel ilkelerinden biri olan kuvvetler ayrılığı ilkesi, Osmanlı Devleti’nde ilk kez uygulanmaya başladı.

23 Temmuz 1908 tarihinde II. Meşrutiyet ilân edildiği zaman Mustafa Kemal, Kolağası rütbesiyle Selânik’te askeri görevini sürdürmekte ve İstanbul’daki siyasi gelişmeleri yakından izlemekteydi. Ülkede daha büyük ve köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesi gerektiğine inanan Mustafa Kemal, zaman zaman İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri ile birlikte bulunsa da onların görüş ve düşüncelerine tümüyle katılmıyordu.

II. Meşrutiyet’in ilânının üzerinden bir yıl bile geçmeden 13 Nisan 1909’da büyük bir gerici ayaklanma meydana geldi. Bu olay Rumi takvime göre 31 Mart 1909’a rastladığı için “31 Mart olayı” olarak adlandırılır. Derviş Vahdeti ile İttihadı Muhammedi Cemiyeti, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerini dinsizlikle suçlayarak halkı kışkırttı. Olaylar, Selânik’ten İstanbul’a gönderilen Avcı Taburları’nda görev yapan bazı subay ve askerlerin Taşkışla’da ayaklanmasıyla başladı. Daha sonra şeriat yanlısı sloganlar atan isyancılar, yürüyüşe geçtiler. Ellerinde yeşil bayrak taşıyan softalar, meclis yakınlarındaki Ayasofya alanında toplanarak “şeriat isteriz” diye bağırmaya başladı. Bu arada Adliye Nazırı Nâzım Paşa, Tanin gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit (Yalçın) Beye benzetilerek ayaklanmacılar tarafından öldürüldü. Şeriat yanlısı isyancılar, kendilerine engel olmaya çalışan Lâzkiye milletvekili Emin Arslan’ı da öldürüp, Bahriye Nazırı Rıza Paşayı yaraladılar.

On bir gün süren ayaklanma Mustafa Kemal’in komutanlığında Selânik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Hareket Ordusu’nun İstanbul halkına yayımladığı bildiri, Mustafa Kemal tarafından kaleme alındı. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra 27 Nisan 1909’da toplanan Meclis-i Mebusan, padişahı tahttan indirme kararı aldı. Böylece Osmanlı tarihinde ilk kez bir meclis, padişahı görevden alıyordu. II. Abdülhamit ayaklanmada rolü olduğu gerekçesiyle tahttan indirildi. Yerine Meşrutiyet düşüncesini destekleyen kardeşi V. Mehmet Reşat padişahlığa getirildi. Daha sonra olayları kışkırtan Volkan Gazetesi sahibi Derviş Vahdeti ile ayaklanmanın elebaşlarından on üç kişi idam edildi. Ayrıca ayaklanmayı destekleyen gazetecilerden Mizancı Murat ömür boyu Rodos’ta hapis; Mevlanzade Rıfat da on yıl sürgün cezasına çarptırıldı.

Osmanlı Devleti’nde 31 Mart olayının ardından Kanun-i Esasi’de önemli değişiklikler yapılarak padişahın yetkileri iyice sınırlandı. Meclisin üstünlüğüne dayanan yeni bir sistem kuruldu ve II. Meşrutiyet sürdürülmeye çalışıldı. Ancak II. Meşrutiyet de tıpkı I. Meşrutiyet gibi lâik ve demokratik bir anayasaya dayanmadığı için, Osmanlı Devleti’nin eski siyasal yapısı devam etti. Bir süre sonra İttihat ve Terakki Partisi’nin üç önemli üyesi Talât Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşanın üçlü diktatörlük dönemi başladı. Alınan yanlış siyasal kararlarla girilen 1911-1912 Trablusgarp Savaşı ve 1912-1913 Balkan Savaşları, Osmanlı Devleti’nin başına büyük dertler açtı. Bu sancılı dönemde perişan durumdaki halk ve devlet, parlâmentonun kararı ve onayı olmaksızın bir oldu-bittiye getirilerek I. Dünya Savaşı’na sokuldu. Devlet, I. Dünya Savaşı sırasında geçici kararnamelerle yönetildi. Meclis-i Mebusanın İtilâf Devletleri’nin baskısı sonucu 21 Aralık 1918’de Padişah Vahdettin (VI Mehmet) tarafından kapatılmasıyla birlikte II. Meşrutiyet Dönemi sona erdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir