Cok bilgi almis oldum cok Tesekurllar
Yaşayan dünyanın keşfinin tamamlanmasına daha uzun zaman var. Araştırmacılar günümüze kadar 1.5 milyona yakın hayvan türünün sayımını yaptılar. Bu sayının 4 milyona ulaşabileceğini, hatta 20 milyon olabileceğini kabul ediyorlar. Türler, soylar, birbirlerine benzeyen ve kendi aralarında çoğalan varlıklardır. Kendi soylarından gelenler için de durum aynıdır. İki değişik soydan oluşan bir çift melezleri doğurur. Bu melezler […]
Yaşayan dünyanın keşfinin tamamlanmasına daha uzun zaman var. Araştırmacılar günümüze kadar 1.5 milyona yakın hayvan türünün sayımını yaptılar. Bu sayının 4 milyona ulaşabileceğini, hatta 20 milyon olabileceğini kabul ediyorlar. Türler, soylar, birbirlerine benzeyen ve kendi aralarında çoğalan varlıklardır. Kendi soylarından gelenler için de durum aynıdır. İki değişik soydan oluşan bir çift melezleri doğurur. Bu melezler üremeyecek, kendi soylarını devam ettiremeyecek hayvanlardır. Bütün türler, soylar adlandırılıp sınıflandırıldılar. Her türe Latince iki isim verildi. Türü ve cinsi belirleyen iki isim: Alın adı Ekuus Kaballus. Ekuus onun cins ismi, kaballus ise tür-soy ismidir. Cins, birbirleriyle akraba olan türleri gruplar halinde toplar. Böylece eşeklerle zebralar da Equus cinsindendirler: At, memeliler sınıfının bir basamağı olan Perissodaktiller’dendir. Sınıf, basamak, aile, cins, tür: İnsan canlı varlıkları belli bir düzen içinde sınıflandırdı.
XIX. yüzyılın başlarına kadar insanlar türlerin evrim geçirmediklerini, oldukları gibi kaldıklarını sanıyorlardı. O sıralarda Fransız Lamarck ile İngiliz Darwin zamanla türlerin bir evrim geçirdiklerini keşfettiler. Bazı türler yok olurken, bazıları ortaya çıkıyor ya da değişime uğrayarak yeni bir türün ya da yeni birkaç türün doğmasına sebep oluyordu. Dünya bu şekilde devamlı bir evrim içindeydi. İlkel organizmalar daha gelişmiş türleri doğuruyor, onlar da değişime uğruyor ve çoğalıyorlardı. Eğer tek hücreli ilk organizmalar, hem bitki hem de hayvanlar dünyasının başlangıcıysa sürüngenler de kuşlarla memelilerin atalarıdırlar. Araştırmacılar, canlılar dünyasının soyağacını yapabilmek için bütün bu değişimleri, sıralamaya çalışıyorlar. Söz konusu olan “soyların oluşumu’’dur. Eskiden sınıflandırma yalnızca fiziki benzerliklere dayanıyordu. Bugün soyların oluşumu gözönüne alınıyor. Bu, birbirleriyle akraba olan canlılar, birbirlerine benzemeseler bile aynı sınıfa ayrılıyorlar demektir.
Tapir, at ve gergeden birbirlerine benzemeseler de akrabadırlar. Ayaklarının ucunda toynaklar vardır ve toprağa tek saydı toynaklarla basarlar. Demek ki hepsinin atası aynıydı, aynı gruptan, Perissodaktil’ler grubundandırlar.
Kafadanbacaklılar veya deniz yumaşakçaları iki gruba ayrılırlar. Bunlardan biri (Nautilus -sedefli deniz salyangozu, Ammonite) dışardaki bir kabukla korunanlar, diğeri içlerinde kabuk bulunan mürekkepbalığıyla hiç kabuğu olmayan ahtapottur. Bu ikinci grup, fosillerinden pek tanınmaz. Günümüzde çok miktarda bulunurlar. Buna karşılık vücutlarının dışında kabuğu bulunan kafadanbacaklıları yalnızca Nautilus’lar sedefli deniz salyangozları temsil etmektedirler.
Sürüngenlerin zaferi
240 milyon yıl önce, Paleozoik Dönemi’nin sonrasında yaşamış sürüngenler dünyayı fethetmeye başlıyorlar. Milyonlarca yıl dünyaya hükmedeceklerdi. Şaşırtıcı değişimleriyle gökyüzünden okyanusa, her ortama uyum gösteriyorlardı. Yeryüzüne hükmeden dinozorların yanında bir grup sürüngen de başkalaşımdan geçip gökyüzünde, denizde ve akarsularda yaşamaya başlamıştı.
Timsahlar suda yaşamayı seçip akarsulara yerleşirken, başkaları, milyonlarca yıl önce atalarının terkettiği okyanuslara dönüyorlardı. Böylece Ichthyosaurlar kesin olarak karadan ayrılıyorlardı. Bacakları yüzgece dönüşüyor, vücutları yunusların vücudu gibi incelip uzuyordu. Plesiosaur’a gelince, onun da yüzgeçleri vardı, boynu balıkları daha kolay yakalayabilmek için uzamıştı. Bütün bu büyük deniz sürüngenleri yok oldular. Bugün bunlardan hiç biri yaşamıyor. Hepsi yok oldular. Yalnız, Mezozoik Dönemi’nin, okyanusları fetheden sürüngenlerini hatırlatan deniz kaplumbağası yaşamını sürdürüyor. Pterosaures’lar çok daha gariptirler. Dinazorlann kuzenleri olan bu omurgalılar kuşların ortaya çıkışından önce, gökyüzüne ilk hâkim olanlardı. Çünkü yavaş yavaş ellerinin, öbür parmaklarından çok daha uzun olan dördüncü parmağının üzerinde uçmalarını sağlayacak bir zar gelişti. Yerde çok beceriksiz olan bu hayvanlar havada çok rahattılar. Hafif olan gövdeleri bir çeşit kürkle kaplıydı. Başlangıçta bu türün ilk örnekleri bazen bir serçeden daha büyük değilken, onların soyundan gelenler Mezozoik Dönemi’nin sonlarında dev gibiydiler. Quetzalcoatlus gibi (“tüylü yılan”, bir Aztek tanrısının adından alınmıştır) 10 metre uzunluğundaki boyuyla küçük bir turizm uçağı kadardı. Pterosaure’lar, dinozorlar, ichthyosaur’lar ve plesiosaur’lar… Hepsinin kaderi aynıydı. Hepsi birden yeryüzünden yok oldular.
Yazı etiketi: Biyoloji, Canlılar, Doğa ve canlılar, Zooloji
Kategori: Nedir?
Cok bilgi almis oldum cok Tesekurllar
Kötü
Yeter ki bi muhatab bulayım para ikinçi plan alacak türkiye ilgilenen varmı bilgi edinmek iştiyorum
Bende almak iştiyorum Fiyatı. Nasıl alacam türkiye bayi varmı
2021-2022 Türk Dili ve Edebiyatı 10. Sınıf yıllık planını paylaşırsanız çok sevinirim. Teşekkürler
Gorgoda © 2025