Cok bilgi almis oldum cok Tesekurllar
Orada, Nil’in kıyısında taşkınların ritmiyle bir yaşam sanatı geliştirdi Mısırlılar. Orada keşfedildi Mısır tanrılarının gururu, gücü ve rekabeti. Orada güçlü bir imparatorluk kurdu kâtipler, askerler ve bilginler. Orada keşfedildi Kyklades sanatçıları, saraylar ve hazineler; tapmaklar ve şehirler. Orada Yunanlılar’ın hayatıyla iç içe geçti mitoslar ve destanlar. Orada doğdu Olimpiyat ve komedya. Mısır sözcüğü bize; piramitleri, kutsal […]
Orada, Nil’in kıyısında taşkınların ritmiyle bir yaşam sanatı geliştirdi Mısırlılar. Orada keşfedildi Mısır tanrılarının gururu, gücü ve rekabeti. Orada güçlü bir imparatorluk kurdu kâtipler, askerler ve bilginler. Orada keşfedildi Kyklades sanatçıları, saraylar ve hazineler; tapmaklar ve şehirler. Orada Yunanlılar’ın hayatıyla iç içe geçti mitoslar ve destanlar. Orada doğdu Olimpiyat ve komedya.
Mısır sözcüğü bize; piramitleri, kutsal nehir Nil’i ve müzelerde gördüğümüz taştan yapılma firavun başlarını hatırlatır. Ama gerçekte Mısırlılar nasıl insanlardı? Hangi ortamda, nasıl bir toplum içinde yaşadılar? Hangi bilimsel ve teknik bilgilere sahiptiler? İnançları nelerdi? Mısır uygarlığını hep birlikte keşfedelim.
Mısır ve Nil
M.Ö. 3600’e doğru, Mısır’ın güneyinde, ilk firavunların beşiği olan küçük Hierankopolis Vadisi’ndeyiz. O çağda kışın yağmurlar çok boldu. İnsanlar en azından yağmur mevsiminde, Nil’in bir kolu üzerinde yaşıyordu. Varlıkları, Amerikalı arkeologlar sayesinde bulunan mütevazı barakalar (belki de yağmur mevsimi süresince kullanılan geçici bir konaklamaydı) sayesinde ispatlandı. Avlanır ve ataları gibi hasatla uğraşırlar; ama keçi, koyun, eşek ve domuz gibi hayvanları da yetiştirirler buğday, arpa, keten ve çeşitli sebzeler ekerlerdi.
Daha sonraları, firavunlar döneminde, yağmurlar azaldı, iklim kuraklaştı, Sahra Çölü’ne benzer bir çöl, giderek genişledi. Çok eski bir teknik sayesinde yapılan sulama sonucu yalnızca Nil kıyılarında ekim yapılabiliyordu: Taşkınlar sırasında nehrin suları bir kanallar şebekesi ile tarlalara dağıtılırdı.
19. yüzyılın sonunda, Sir Flinders Petrie adında bir İngiliz arkeolog, Nagada’da büyük bir mezarlık keşfetti. Toprağa kazılmış basit çukurlardan oluşan mezarlarda, daha önce Mısır’da bulunanlardan daha farklı çömlekler buldu. Bir başka bilim adamı Jacques de Morgan, bunların ilk firavunlardan daha eski bir uygarlığa ait kalıntılar olduğu sonucuna vardı. “Nagada kültürü” adı verilen ‘‘hanedan öncesi bu kültür, Mısır’ın Tarihöncesi geçmişinin sonunu belirler. Günümüzde, arkeolojik buluntuları daha hassas biçimde tarihlemeye yardımcı olan kimyasal yöntemler sayesinde M.Ö. 4000 ile 3000 tarihleri arasına oturtulan hanedan öncesi kültürün, daha da eski olduğu düşünülmektedir. Sir Flinders Petrie tarafından bulunan rölatif tarihleme yönetiminden, Mısır bilimde sıkça faydalanılır. Bu yöntem, gerçek tarihleri bilinmese bile, bulunan tüm kalıntıları birbirlerine bağlı olarak tarihsel sıraya dizme olanağı sağlar.
İLK FİRAVUNLAR
1899 yılında Hierakonpolis Tapınağı’nın altında diğer eşyaların yanısıra, dikkate değer iki heykel bulundu: Tarih öncesi dönemin sonlarında oldukça yaygın olan asa başı ve arduvazdan yapılmış tören levhası. Ama bunlar daha büyüktü ve firavunlar gibi giyinmiş ve taç taşıyan bir adamı tasvir eden alçak kabartmalarla süslüydü. Hiyeroglif yazı ile iki isim yazılmıştı: “Akrep Kral” ve “Kral Narmer”. M.Ö. 3000 yılına doğru ilk firavunlar döneminden kalma bu eşyalar ve “Kral Narmer’in tören levhası” adıyla bilinen levha, Mısır bilimin en ünlü bulguları arasındadır.
M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış Mısırlı tarihçi Manethon, üç bin yıllık tarihi boyunca, Mısır yönetiminde otuz krallık hanedanının birbirini izlediğini anlatır. Çağdaş tarihçiler de birçok parçaya bölünmüş bu kronolojiye uydular. Eski İmparatorluk (M.Ö. yaklaşık 2050 ile 1750 yılları arası), Yeni imparatorluk (M.Ö. yaklaşık 1550 ile 1150 yılları arası) ve Geç Dönem (M.Ö. yaklaşık 1150 ile 390 yılları arası). Böyle bir bölümleme, üç bin yıllık bir tarih içinde yön bulmak için oldukça elverişli.
Hanedanların başından beri Mısır tarihçilerine göre ilk firavun Menes’tir. Firavun “iki ülkenin birleştiricisi’’dir (Güney Mısır ve Nil Deltası). Firavun, tanrıların en büyük rahibi ve onlarla konuşabilen tek kişidir. Dürüstlüğüne karşılık olarak, onlar da firavuna, Mısır’ın düşmanları karşısında sonsuza kadar galip gelmesini sağlayacak gücü verir. Firavun tanrılara eştir, kendisine inananlar arasında son derece saygı gören Şahin Tanrı Horus’un yeniden yeryüzüne gelmiş halidir. O zamanlar, firavun olmazsa Mısır’ın kaos içinde yok olup gideceği sanılıyordu.
Mısır uygarlığı, zamanın akışıyla birlikte tutarlı bir bütün olarak görünür. Üç bin yıllık uygarlık tarihi, olayların art arda sıralanışı ile yalnızca etkileyici bir devamlılık değil, toplumdaki sürekli gelişmeyi de oluşturur. II. Ramses döneminin Mısırlıları (M.Ö. yaklaşık 1250), düşünceleri ve yaşam biçimleri ile 1300 yıl önce Kral Keops döneminde yaşamış atalarından ayrılırlar. Kıyafet ve mücevherler bu gelişmenin en iyi yansımasıdır. Tutankhamon (M.Ö. yaklaşık 1350) hâzinesindeki karmaşık süslemelerle dolu mücevherler, Eski ve Orta İmparatorluk döneminde yapılmış basit ve ince mücevherlerle çelişir.
Yazı etiketi: Mitoloji, Mısır uygarlığı, Tarih, Tarihi eserler, Uygarlıklar
Kategori: Nedir?
Cok bilgi almis oldum cok Tesekurllar
Kötü
Yeter ki bi muhatab bulayım para ikinçi plan alacak türkiye ilgilenen varmı bilgi edinmek iştiyorum
Bende almak iştiyorum Fiyatı. Nasıl alacam türkiye bayi varmı
2021-2022 Türk Dili ve Edebiyatı 10. Sınıf yıllık planını paylaşırsanız çok sevinirim. Teşekkürler
Gorgoda © 2024