İç Anadolu Bölgesi

İç Anadolu Bölgesi Siyasi HaritasıOrta Anadolu adıyla da bilinen ve Doğu Anadolu’dan sonra 2. büyük bölgemiz olan İç Anadolu ‘ nun yüzölçümünün genişliğine oranla nüfusu fazla değildir. Marmara Bölgesi ‘ den iki kat geniş olan bu bölgede Marmara Bölgesi kadar nüfus yaşar .

Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinden biri. Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında diğer tüm bölgelerle komşudur. Kapladığı alan açısından Doğu Anadolu Bölgesi’nden sonra ikinci büyük bölgedir. Bölgenin yüz ölçümü 151 000 km2dir. İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan iller Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Sivas, Kayseri, Niğde Karaman, Konya, Eskişehir, Ankara, Çankırı ve Yozgat’tır.

Anadolu’nun çeşitli bölgeleri arasındaki yollar İç Anadolu’dan geçtiği için bu bölge eski yerleşme alanı olmuş ticaret yolları üzerinde yer alan yörelerde , yerleşme alanları büyüyerek büyük kentler haline dönüşmüştür.
İç Anadolu Bölgesi coğrafi bakımdan dört ana bölüme ayrılır. Konya Bölümü, Yukarı Sakarya Bölümü, Orta Kızılırmak ile Yukarı Kızılırmak Bölümü.

Konya Bölümü, kapalı ve geniş bir havzadır. En önemli düzlükleri, Cihanbeyli ile Obruk yaylası ve Konya Ovası’dır. Konya Ovası, Türkiye’nin tahıl ambarı olarak nitelendirilir. Bu bölümde bazı tek dağlar da vardır. En önemlileri, Karacadağ ve Karadağ’dır.

Yukarı Sakarya bölümünde bulunan ovalar, Eskişehir ve Sakarya Ovaları’dır. En önemli dağları, Türkmen Dağı, Sivrihisar Dağı ve Sündiken Dağı, İdris Dağı ve Elmadağ’dır.

Orta Kızılırmak bölümünde, Erciyes, Melendiz ve Hasan dağları vardır. Erciyes Dağı, İç Anadolu Bölgesi’nin en yüksek noktasıdır.

Yukarı Kızılırmak Bölümü, bölgenin en dağlık alanıdır. Başlıca dağlar, Akdağlar, Tecer, Çamlıbel ve Hınzır dağlarıdır. İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan ırmakların çoğu, Kızılırmak ve Sakarya Irmağı’na katılarak Karadeniz’e dökülür. Denize katılamayan küçük akarsular, birikerek göl ya da bataklık oluştururlar. Bu bölgede bulunan Tuz Gölü, Türkiye’nin ikinci büyük gölüdür. Diğer önemli gölleri, Tuzla, Seyfe, Çavuşçu, Akşehir ve Eber Gölü’nün doğu kesimi, en önemli baraj gölüyse Hirfanlı Baraj Gölü’dür.

İç Anadolu Bölgesi karasal iklimin etkisi altındadır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar çok soğuk ve kar yağışlı geçer. Yukarı Kızılırmak Bölümü, bölgenin en soğuk alanıdır. Konya Ovası, bölgenin ve Türkiye’nin en az yağış alan bölümüdür. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Bu bozkırlar, ormanlık alanların yok olması sonucunda oluşmuştur. Türkiye’nin ormanlık alan açısından en yoksul bölgelerinden biridir.

İç Anadolu Bölgesi’nde yaşayan halkın önemli bir bölümü tarımla uğraşır. Türkiye’nin en çok buğday ve tahıl üreten bölgesidir. Yetiştirilen diğer ürünler, şeker pancarı, patates, soğan, ayçiçeği, baklagiller, yem bitkilerdir. En çok üretilen meyveler elma ve armuttur. Bölgede en çok yetiştirilen hayvanlar koyun ve keçidir. Ankara keçisinden, çok değerli olan tiftik üretilir.

İç Anadolu Bölgesi’nde sanayi gelişmemiştir. Sanayi kuruluşları genellikle tarımsal üretimin işlenmesine dayanır. En önemli sanayi kuruluşları, un ve unlu ürünler, şeker, içki ve dokuma fabrikalarıdır. Büyük kentlerde savunma ve demir yolları sana- yisi dallarında etkinlik gösteren metalürji fabrikaları vardır. Yer altı kaynakları açısından oldukça zengin bir bölgedir. Bor, cıva, demir, linyit ve lüle taşı en önemli madenleridir. Türkiye tuz ihtiyacının bir bölümü Tuz Gölü’nden karşılanır.

Coğrafi konumundan dolayı tarih boyunca çok önemli bir bölge olmuştur. Doğal ve tarihsel değerler açısından oldukça zengin bir bölgedir. Alacahöyük, Boğazköy, Çatalhöyük ve Gordion arkeolojik kalıntılar açısından son derece değerli bölgelerdir. Kapadokya Bölgesi’nde bulunan kalıntılar çok görkemli yapıtlardır. İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan kaplıcalar da çok turist çeken bölgelerdir. Bu kaplıcaların en önemlileri, Haymana, Çardak, Ilgın ve Kozaklı kaplıcalarıyla Balıklı Çermik’tir.

İç Anadolu Bölgesi Akarsular

İklim kuraklığı nedeniyle akarsular azdır. Dağlardan çıkan kaynak suları , gölet ya da barajlarda toplanarak kentlerde nüfusun ihtiyacında ve tarla sulamasında kullanılır. 2 büyük akarsuyu vardır:

a) Kızılırmak: 1335 km uzunluğundadır. Ülkemizin en uzun akarsuyudur.Doğu Anadolu’da Erzincan yakınlarındaki Kızıldağ’dan doğar. Kırşehir’in güneyinde Hirfanlı barajına girer. Karadeniz Bölgesine girerek denize dökülür. İç Anadolu’da en büyük kolu Bozok Platosundan geçen Delice suyudur.

b) Sakarya: İç Batı Anadolu’dan gelir. En büyük kolu Eskişehir’in içinden geçen Porsuk çayıdır.

İç Anadolu Bölgesi Bitki Örtüsü

Tuz gölü yöresinde seyrek, cılız stepler yer alır. Buradan bölgenin kenarlarına gidildikçe step bitkileri sıklaşır ve uzun boylu olur. Dağ yamaçlarından yükseldikçe yağış arttığından bazı yerlerde koruluklar ya da iğne yapraklı çamlar görülür. İç Anadolu’nun akarsu boylarında kavak ve söğüt ağaçları sıralanır. Bunların bir kısmı kendiliğinden yetiştiği için doğal bitki örtüsüdür. Bir kısmı da insanlar tarafından yetiştirildiği için kültür bitkisidir.

Bitki Örtüsünün Etkileri:
– Cılız stepler , küçükbaş hayvanların besin maddesidir. Bu nedenle de bölgede küçükbaş hayvancılık gelişmiştir.
– Bitki örtüsünün azlığı toprak erozyonunu arttırmıştır.
– Ağaç azlığı topraktan yapılan kerpiç evleri yaygınlaştırmıştır . Orman azlığı , bölgede yakacak sorunu doğmuş , hayvan gübresi tezek yapılarak yakılmıştır . Bu uygulama doğal gübreyi azalttığından tarımda verim düşüklüğüne yol açmıştır .

İç Anadolu Bölgesi Doğal Bitki Örtüsü

İç Anadolu Bölgesi Fiziki HaritasıTürkiye’nin ortasında yeralan bölge, alan olarak Doğu Anadolu’dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Bölgenin kuzeyinde kuzey Anadolu dağları, güneyde ise Orta ve Batı Toroslar bölgenin kuzey – güney sınırlarını oluşturmaktadır. Bölge doğal özellikleri yönünden fazla çeşitlilik göstermez. Yerşekilleri, bitki örtüsü ve toprak tipi geniş alanlar da birbirine benzer.

İklim ve Bitki Örtüsü: Bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı olan karasal iklim görülür. Bu durum, etrafının dağlarla çevrili olması nedeniyle, nemli hava kütlelerinin iç kısımlara girememesinin sonucudur.

Maksimum yağış ilkbahara raslar. Yağışlar iç bölgelerden kenarlara, dağlık alanlara gidildikçe artar. En kurak mevsim yazdır. Kışın cepe yağışları, ilkbaharda ise yükselim (konveksiyonel) yağışlar görülür. Yaz kuraklığı tahıl tarımını öne çıkartırken, ilkbahar sıcaklığının yetersizliği pamuk tarımına olanak tanımaz. Yağışın fazla olduğu dağ yamaçları ormanlarda, iç kısımlar ise steplerle kaplıdır. Kuraklık tarımda nadas yönteminin yaygınlaşmasına yol açar. Türkiye’de nadas alanlarının en geniş yer kapladığı bölgedir. Yaz kuraklığının erken başlaması sebze üretimini olumsuz etkiler. Bozkır ve steplerin yaygınlığı küçükbaş hayvancılığın yaygın olmasının nedenidir. Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’dan sonra yurdumuzun en ormanlık bölgesidir.

İç Anadolu Kapalı Havzaları

Sularını denizlere gönderememek bakımından, bütünü ile göz önüne alınırsa, İç Anadolu kapalı havzaları bir yandan Afyon’un batısından Kayseri’nin Develi kasabasın kadar, öte yandan Orta Torosların kuzey eteklerinden Tuz gölü kuzeyine kadar çok geniş alanlarda uzanır. Ancak, bu yayılış içinde birbirinden berilli veya belirsiz şekilde ayrılmış birtakım kapalı havzaların bulunduğu görülür. Bu geniş kapalı havzaların meydana gelişinde hem iklim şartlanın, hem yer şekillerin oluşmasının önemli etkileri olmuştur. Bu geniş yerlerin kapalı havza olarak kalmalarında etki yapmış bulunan bu iki sebebin, bu oluşta birbirleriyle de yakın ilişkileri bulunmuştur. Yakın jeolojik bir geçmişte (Üçüncü zaman sonraları, Dördüncü Zaman) çevresindeki büyük çöküntü alanları ortasında Anadolu bir bütün olarak yükselirken ve Güney ve Kuzey Anadolu sıradağları bugünkü şekillerini alırken, İç Anadolu Bölgesi bu kenar bölgelere göre daha alçakta kalmış, bu nedenle denizlerin daha bol yağı verici etkisinden uzak düşmüştür. Yine bu hareketler sırasında, temelinde kırılma özelliği kazanmış bir takım eski kütlelerin önemli yer tuttuğu İç Anadolu’da, bu devirlerdeki yerkabuğu hareketleri sırasında kırılmalar olmuş, faylar teşekkül etmiş bu nedenle de burada yer yer çöküntü ovalarının esasları ve bunlar arasındaki dağlık yerler oluşmuştur. İşte bu nedenlerle ve böyle bir oluşmaya bağlı bulunarak, İç Anadolu kurak kalmış, bunun içinde de bölmeler (kompartımanlar) halinde tali kapalı havzalar belirmiştir.

a) İç Anadolu’nun bu tali kapalı havzalarından biri doğu ucundaki Develi ovası ve çevresidir. Toroslardan ve Erciyes’ten inen dereler bu havzaya (yağış alanı 3000 km2 den fazla ) yönelmiştir. Güneydeki Toroslardan inen birçok akarsular ve birçok gür kaynaklardan doğmuş bulunan dereler bu tekneye doğru akarlar. Bunlar yer yer yarı yolda sızmalar ve buharlaşmalarla kaybolur, pek yayvan çanaklarda sazlıklar, bataklıklar meydana getirirler. Bütün bunların birleşmesinden de, Sultansazlığı ve onun ortasında Yay gölü doğmuştur. Çünkü, başka bir yere çıkış yeri ve ayak olmadığından gelen sular bu teknede çoğu geçici olan su birikintilerini meydana getirmiştir. Yay gölü de bu nedenle tuzlu suludur.

b) Bu kapalı havzanın batısında İç Anadolu’nun Ereğli ve Konya kapalı havzaları uzanır. Bunlar çok geniş yerler kaplamıştır. Ereğli şehrinin kuzeyinde ve batısında öbek öbek sazlık, bataklık ve otluklar uzanır. Yılın çok zamanında buraları böyledir. Bunlar 1 metreye kadar derinlikteki su birikintileridir. Yağışlı mevsimlerin ardından birbiriyle birleşerek göl görünüşü alırlar. Mesela Akgöl bunlardandır. Bu bataklıkların bir kısım suyu Düden denilen yerde dibe batar. İşte bu yayvan çanaklar topluluğu, bir ucu Bor ve Niğde taraflarına, öteki ucu Karadağ eteklerine kadar uzanan uzun ve geniş bir kapalı havzaya çevreden küçük dereler ve Toroslardan da daha uzun dereler iner. Bol su çıkaran kaynaklardan İvriz’in suları birleşerek güçlü İvriz çayı doğmuş, bu da bu kapalı havzaya yönelmiştir. Daha batıda Bolkar dağlarından beslenen birtakım dereler, bu kapalı havzanın yayvan ve sınırlar belirsiz çanaklarına doğru uzanmışlardır.

c) Bunların batısında, benzer özellikler gösteren Konya kapalı havzası yayılır. Burası da çok geniştir. Buraya türlü yerlerden dereler iner. Bunların içinde en büyüğü Çarşamba suyudur. Uzunluğu 200 km. yi geçen ve Bozkır’dan inen dereyi aldıktan sonra büyük bir çay özelliği kazanır. Çarşamba suyu ile Beyşehir ve Suğla gölleri arasında yakın bağlantı bulunmuş, her iki göl arasında ve daha aşağılarda açılan pek çok sulama kanalları ile bu akarsuda önemli yol değişiklikleri olmuştur. Yağışlı mevsimlerin ardından çevre dağlardan inen sular bu göllerde toplanır, bir su deposu gibi bu sular buğday ambarı değerinde olan Konya ovasına verilir. Beyşehir gölünden çıkan su, gerektiği zaman açılır veya kapanır. Kışın fazla sular Suğla gölüne salınır, bu sıralarda gölden Çarşamba suyuna doğru bir ayak çıkar. Yazın Suğla gölünün düdenleri (suyutan delikleri) gölün sularını çokça çeker, su seviyesi düşer. Bunun için bu mevsimde Beyşehir gölünün ayağı, Suğla gölüne uğratılmadan bir kanal ile gölün yanından doğuya doğru çevrilmiştir. Çarşamba suyu, yağışlı mevsimlerde bir ırmak görünüşü alır. Ancak, Çumra ovasından Konya ötelerine uzanan ana sulama kanalları ve bunların pek çok kolları ile dağıldığı gibi, Konya ovasında sulamanın yapılmadığı kış mevsiminde bu ırmak sularının büyük bir kısmı Hotamış bataklığını besleyecek şekilde kuzeydoğuya uzanır. Bu mevsimde bir göl görünüşü almış olan bu bataklı 60 km2lik yerlere yayılmış bulunur. Yazın ise çok çekilir, kuruyacak hale gelir.

d) İç Anadolu kapalı havzasının bir başka büyük bölümü de “Tuz gölü kapalı havzası” dır Melendiz dağlarından Cihanbeyli batısına ve Kulu’ya kadar uzanan ve içerisinde Tuz gölü çanağı bulunan bu kapalı havzaya başlıca 4 akarsı yönelir: Doğudan gelen Peçenek suyu, güneydoğudan uzanan Uluçay, güneyden gelen Kırkdelik suyu, batıdan yönelen İnsuyu. Bunlardan yolları boyunca olan sızmalar ve baharlaşmalar, öte yandan sulama suyu olarak bahçelere verilmeleri nedeniyle, yılın uzun bir süresi içinde göle ulaşamaz ve havzanın ortalarına doğru kaybolurlar. Bunlardan Peçenek suyu, kışın bir çay görünüşünde ise de, yazın suyu azalır, aşağı kesiminde kurur. Bol sulu Melendiz dağlarından kaynaklarını alan Melendiz çayı ile bundan daha güçlü olan Karasu’nun birleşmesinden doğmuş bulunan Uluçay (100 km.)’ın sulamada faydalanılarak suyu azalır ve çoğunca göle ulaşamaz. Güneyden buraya yönelen Kırkdelik çayı da güçlü bir su olup, bu da yaz aylarında göle inemez olur. Batıdan uzanan İnsuyu, gür kaynaklarla da beslenerek, yılın çok zamanında bir çay görünüşünde akar, fakat yazın bunun da göle yakın suları çekilir.

e) İç Anadolu kapalı havzasının kuzeybatı bölümünde “Akşehir kapalı havzası” uzanır. Buraya yönelen ve Afyon taraflarından gelen Akarçay ile Sultan dağlarının doğu yamaçlarından inen bir takım dereler vardır. Bunların başında gelen Akarçay’ın hayli geniş bir su toplama alanı varsa da, akımı bol değildir. Kurak ve çıplak yerlerden geçerek, Eber gölüne doğru uzanır, yolu boyunda Şuhut taraflarından inen Seyit Suyu’nu alarak büyür. Aşağı kesiminde yaz sonlarında kuruyan bu çay, yağışlı zamanlarda göle ulaşır, Eber gölünün fazla suları bu sırada bir ayakla Akşehir gölüne akar. Böylece bu sıralarda iki göl birbirine bağlanır, su seviyeleri yükselir.

f) Bu tâli kapalı havzanın doğusunda, Ilgın gölü ile bunun uzak çevresinde bir bölme daha uzanır. Bu bölmeye, özellikle güneydeki dağlardan inen dereler yönelir ve göle dökülürler. Bu göl beslendiği mevsimlerde kabarır, fazla sular Bolasan deresine dökülür idi. Daha sonra buradan bir kanal açılarak akış düzenlenmiştir. Eskiden Ilgın gölünü besleyen derelerden biri iken, şimdi bu çevrenin en alçak yeri olan doğudaki Atlantı çukurluğuna doğru verilmiş bulunan Bolasan deresi, arazinin sulanmasında ve değirmenleri döndürmede yararlanıldıktan sonra Atlantı kurak teknesine girer, bunun biraz ötesinde düdenlere girerek kaybolur. Bu kurak çevrenin doğusundaki bazı sular da yer yer dibe dalarlar. Buna göre, Ilgın kapalı teknesinin üstten değil, dipten bir akışı vardır ki, bu bakımdan Beyşehir ve Suğla gölçanaklarının durumunu andırır.

Görülüyor ki, İç Anadolu kapalı havzasının bölmelerinin suları yer yer göller, bataklıklar, sazlıklar meydana getiren bir akış tarzı göstermekte ve denize ulaşamamaktadırlar. Yalnız bazı hallerde, arazinin kalın kalker yapısı gösterdiği yerlerde suların dibe daldığı, yani düdenlerden aşağılara indiği görülmektedir: Beyşehir, Suğla gölleri ve Ilgın havzasının Atlantı çevresi gibi. Dibe dalan bu suların, yeraltında nerelerden geçtiği ve nereye döküldüğü kesin olarak bilinmemekte, sadece bazı tahminler ileri sürülmektedir. Bu bölmeli kaplı havzalar topluluğunun (İç Anadolu kapalı havzalarının) doğuşunda tektonik çöküntülerin ( yerkabuğunun yer yer çökmelerinin) önemli yeri bulunmakla beraber, bu oluşun asıl nedenini bu geniş içi bölgelerin kurak oluşunda (yıllık yağış tutarı ortalama 25-30 cm.), buharlaşma’nın fazla olmasında aramalıdır. Bu nedenle, denizlere akışı bulunan ırmak sistemlerine bağlanamamışlardır. Bu büyük kapalı havzalar topluluğu dışında, yine İç Anadolu’da, yer yer daha küçük kapalı çanaklar da görülür ki, bunlar da aynı nedenlere dayanarak oluşmuşlardır: Kayseri’nin Tuzla gölü havzası, Kırşehir’in Seyfe gölü havzası.

İç Anadolu Platoları

Burada, hafif yarılmış aşınım platoları olan Yukarı Sakarya, Haymana, Cihanbeyli, Obruk ve Bozok platolarıyla, volkanik yapılı Niğde-Kayseri platoları ve bir peneplen plato olan Uzun yayla vardır.

Yukarı Sakarya platosu ortalama 800m yükseklikte olup Sakarya `nın kollarıyla yarılmıştır. Toprakları verimli, su kaynağı bol olduğu için ileri tarım sahasıdır.

Haymana-Cihanbeyli, 1000-1200m yüksekliğe sahip masa görünüşlü bir platodur. Kuvvetli akarsu olmadığı için fazla parçalanmamıştır. Kuru tarım yaygındır. Burası aynı zamanda tiftik keçisinin vatanıdır.

Obruk platosu tuz gölünün güneyinde yer alır. Güneyde Karaca dağ, Hasan ve Melendiz volkanlarına yaslanır. Fazla parçalı değildir. Platonun güneyinde Konya ovası yer alır.

Bozok platosu Kırşehir eski kütlesinde yer alır. Kızılırmak ve yeşilırmak`ın kollarıyla parçalanmıştır.

Niğde-Kayseri platosunda yüzeye yayılan tüf, lav ve bunların ayrışmasıyla oluşan maddeler, verimli toprakların yer almasına neden olmuştur. Özellikle volkanik dağlardan doğan dere ve çayların getirmiş olduğu topraklar alçak ve çukur alanlarda birikerek kalın alüvyon tabakaları oluşmuşlarıdır. Bu durum tarımsal potansiyeli artırmıştır. Bu plato Toros dağlarının gediklerinden gelen nemli hava kütleleri sayesinde çevreye göre çok yağış alabilmektedir Dağ üzerinde biriken karlar, bölümün su gereksinimini sağlayan depo durumundadır. Dağların eteklerinde ortaya çıkan çok sayıda su kaynağı, su potansiyelini daha da artırarak sulu tarıma elverişli bir zemin hazırlar.

Platoda Jeotermal kaynakların varlığı da tespit edilmiş ancak henüz yararlanmaya geçilmemiştir. Bunların yanı sıra özellikle Nevşehir ve Ürgüp yörelerinde lav ve tüflerin zemine yayılarak erozyona maruz kalmalarıyla peri bacaları oluşmuştur. Bu şekiller turizm açısından değerli olduğu gibi yöre halkına barınak ya da yiyecek deposu olarak yarar sağlar.

Bu platoda vadi içi ovalarında tarım önem kazanmıştır. Tahıl (buğday, Çavdar…) baklagil, şekerpancarı, patates, soğan gibi kültür bitkileri ilk sırada yer alır, elma yetiştiriciliği ve bağ kültürleri ise meyvecilik açısından ileri bir tarımsal etkinlik olarak dikkat çeker. Bu bölümdeki bağlar Ürgüp ve Niğde`yi Türkiye çapında şarapçılık merkezi durumuna getirmişlerdir. Niğde – Kayseri platosu volkanik oluşumludur. Uzun yayla bir peneplen platodur ancak oldukça yüksektir.

2 Responses

  1. '-Anıl-' dedi ki:

    Yaa bütün sitelere baktım bi yerde daha gördüm bulamadım burayada girdim aynı şey dereler yokmu yaa bana o lazım(İç anadolu bölgesindeki dereler).

  2. botan dedi ki:

    süper ve önemli bilgiler yazdınız teşekkürler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir