Kitap

Kapağın dışında en az kırk dokuz sayfa olan ve süreli olmayan yayın. Bu tanım, günümüz kitapları için geçerlidir. Tarihin büyük bir bölümünde kitapların sayfaları hiç olmadı. Yazıyı bulan bütün kültürler kuşkusuz üzerine yazı yazacak pratik araçlar da geliştirdiler. Örneğin Eski Babilliler keskin, kenarlı yazılarını nemli kil levhalar üzerine yazarlardı. Çinliler kâğıdı bulmadan önce bambu tabletleri ve eskimiş ipek parçalarını kullandılar. Hindistan’da yazı yazmak için sayfalar, huş ağacının kabukları ya da palmiyelerin yapraklarından hazırlanıyordu. Roma İmparatorluğu döneminde yazı yazmak için Mısır’dan gelen papirüs kullanılırdı. Kısa notlar için de ince bir balmumu tabakayla kaplı küçük tahta levhalar vardı.

Eski Mısır’da üzerine yazı yazılacak sayfalar Nil deltasında yetişen papirüs kamışlarından yapılıyordu. Kitaplar, dikilmiş ya da yapıştırılmış papirüs yapraklarının oluşturduğu rulolar biçimindeydi. Kimi 40 metreyi bulan rulolar değişik boyutlarda oluyordu ama standart olarak 20-30 cm genişliğinde ve 10 m boyundaydılar. Bunlar kitabın atalarıydı.

İsa’nın doğumundan kısa bir süre sonra metinleri saklamak için yeni bir yöntem geliştirildi. Artık sayfalar birbirine eklenerek uzun bir rulo yapılmıyor; tıpkı günümüzdeki gibi ciltleniyordu. Bu yeni biçime Lâtincede “yazı tableti” anlamına gelen kodeks dendi. Kodekslerin okunması kolaydı; daha uzun ömürlüydüler ve saklanmaları da daha kolay oluyordu. Parşömen el yazması kodekslerin kullanımı, Batı’da Hristiyanlıkla birlikte yaygınlaşmaya başladı. Milâttan sonraki ikinci yüzyıla değin yaygın olarak kullanılan, papirüs rulolarıydı. Ama üçüncü yüzyıla gelindiğinde, parşömenden yapılan kodekslerin sayısı rulolarınkine yaklaşmaya başladı.

On beşinci yüzyılın ortalarında Almanya’nın Mainz kentinde dökümcülük yapan Johannes Gutenberg (Yohannes Gutenberg) matbaayı buldu. 1501 yılında Avrupa’da bin matbaa bulunuyordu. Bu matbaalarda 35 000 değişik kitaptan 20 milyon kopya üretilmişti. Kitapların çoğalmasıyla birlikte okuryazarlık arttı ve halk edebiyatının zenginliği ortaya çıktı. Kitap alıcıları artık yalnızca din adamları değildi; avukatlar, hükümet görevlileri, üniversite öğrencileri, zengin tüccarlar ve kent esnafı da yavaş yavaş kitap okumaya yönelmişti. Artık insanlar kendi evlerinde kitap biriktirip kütüphanelerini oluşturmaya başladılar. Günümüzde, bilgisayar destekli çalışan matbaalarla her gün milyonlarca kitap, dergi ve gazete basılabilmektedir.