Maden Suyu

İçinde, erimiş mineraller bulunan ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan kaynak suyu. Maden sodası olarak da bilinir.

Tanım :

Yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde, uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan, en az 1000mg/L çözünmüş mineraller ve/veya eser elementler bulunduran, doğal yapısında karbondioksit ve radyoaktif elemente sahip olan, yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usuller ile çıkartılan sıcak veya soğuk yeraltı sularıdır.

Bu tanım, AB mevzuatına uyumlu yönetmelik çıkmadan, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanmış olan Madensuyu yönetmeliğinde aynen geçmekteydi. AB’ye uyumlu yönetmeliğin 2004 Aralık ayında yayınlanan metninde, Mineralli su tanımında, 1000mg/L. erimiş madde bulundurur ibaresi çıkartılmıştır. Oysa, Dünyada genel kabul gören, ülkemizde de TSE standardında bulunan üsteki tanımlamadır. Arkeolojik araştırmalar, Türkiye’deki sıcak veya soğuk mineralli suların sağlık amacıyla kullanılmalarının M.Ö.1200-700 yılları arasında bugünkü Kütahya ve Eskişehir’i kapsayan bölgede yaşamış olan Frigyalılar ve daha sonra ise tüm Anadolu da hüküm süren Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerini de kapsayarak günümüze kadar uzandığını göstermektedir.

Oluşumu:

Yağmur ve kar suyu gibi yüzey suları kayaçların yarık ve çatlaklarından derinlere sızarak uzun bir yolculuğa çıkarlar(Şekil-1). Suların bu yolculukları 10 yıl hatta 100 yıl gibi sürelerdir. Derinlere süzülen bu sular rezervuar olarak tanımlanan hazne kayaçta depolanır. Rezervuardaki basınç ve sıcaklığın etkisiyle sular, bulduğu en kolay yoldan(genellikle fay hatları veya hidrotermal kanallar) yukarıya doğru hareket ederek kaynak şekilde yüzeye çıkar. Sular yeraltına sızarken ve yukarıya çıkarken temas ettikleri değişik türdeki kayaçlardan farklı mineralleri bünyelerine alırlar. Böylece mineralli su özelliği kazanmış olurlar. Bu suları diğer sulardan ayıran en önemli özellik ise bünyelerinde en az litrede 1000mg. Erimiş madde bulundurmalarıdır. Madensularının bünyelerinde bulundurdukları minerallerin oranları, onların hangi kayaçlarla temasta olduklarının göstergesidir. Örneğin; kalsiyum ve bikarbonatça zengin bir madensuyu, kireçtaşı rezervuarından geliyor denilebilir.

Sıcak ve soğuk mineralli suların genellikle aynı kökenli oldukları veya soğuk mineralli suların kondüktif(ısı kaybı) soğuma ile sıcaklıklarının düştüğü ve/veya çeşitli oranlarda soğuk yer altı suları ile karışmalarından kaynaklandığı bilinmektedir(Castany.1969).

Mineralli sular genellikle sıcak su kaynağı ile aynı fay grubu üzerinde veya jeotermal alan çevresinde, aynı kırık sistemi içerisinde yer almaktadır. Sıcak suların hemen yakınında oluşan maden suları daha fazla CO2 içermekle beraber, sıcak sulara benzer bir kimyasal bileşim göstermektedir. Ancak aralarındaki uzaklık arttıkça, karışım nedeniyle önemli derecede etkilenmekte ve sıcak sulara göre seyrelmiş bir bileşim göstermektedir(Truesdell 1991.).

Maden sularının oluşumu, sıcak sulara göre daha dar kırık ve çatlaklar boyunca ve daha fazla mesafe kat ederek yüzeye ulaşmaktadır. Genellikle hidrotermal oluk şeklindeki yükselim düşük oluş hızlarında gerçekleşmekte ve soğumaya neden olmaktadır.

Ülkemiz Madensuyu (Mineralli Su) Potansiyeli:

Türkiye, Dünyanın önemli jeotermal kuşaklarından olan Alp-Himalaya jeotermal kuşağında bulunması nedeniyle mineralli sular açısından zengin ülkeler arasındadır. Türkiye’de mineralli suların bulunduğu alanlar genellikle Paleozoyik masiflerin kenarındaki kırık zonlarında bulunur. Ayrıca etkin Kuvaterner-Üst Tersiyer volkanizmasının önemli ısı kaynağı oluşturması ana faktörlerdendir.

Türkiye’de mineralli su alanları, Ege Bölgesinde genellikle graben yapılarına bağlı olarak, Orta ve Doğu kesimlerde, Neotektonizmanın etkisiyle Anadolu Levhasının uğrağı değişiklik nedeniyle gelişmiştir. Anadolu Levhasında yer alan, Kuzey Anadolu Fay Zonu ve buna bağlı aktif açılma yapıları ile Marmara ve Güney Doğu Anadolu bölgelerindeki tortul havzaların derinliklerinde önemli jeotermal alanlar bulunmaktadır, dolayısıyla bu alanlarda aynı zamanda bol mineralli su bulunmaktadır.

Şekil 2: Türkiye’de Genç Tektonik Hatlar, Sıcak ve Mineralli Su Kaynaklarının Dağılımı

Türkiye’de yaklaşık 225 madensuyu kaynağı ve/veya kaynak grubu vardır.

Kaynak ve/veya Kaynak Grubunun Bölgesel Dağılımı;

Kuzey Anadolu 76 Adet

Doğu Anadolu 67 Adet

İç Anadolu 51 Adet

Ege 18 Adet

Marmara 7 Adet

Akdeniz 3 Adet

Güney Doğu Anadolu 3 Adet

Maden suyu kaynaklarından günlük boşalım(debi) ise 63.331.000 lt/gün olarak tahmin edilmektedir. Bu rakam üretim bazında düşünüldüğünde yıllık 100 milyar şişeye karşılık gelmektedir(Oysa 2005 yılı madensuyu üretimi 1.200.000.000 şişedir. Diğer bir söyleyişle ancak potansiyelimizin %10 unu değerlendiriyoruz.)

Debiye göre bölgesel dağılım ise;

İç Anadolu %35

Doğu Anadolu %30

Kuzey Anadolu %22

Ege % 8

Marmara % 3

Akdeniz – G.D.Anadolu % 2

Ülkemizdeki Mineralli Sularının Kimyasal Özellikleri:

Ülkemizdeki mineralli suların çoğunluğu Na-HCO3 tipindedir. Bununa beraber Ca-HCO3, Mg-HCO3 ve NaSO4 tip sulara da rastlanmaktadır. Suların pH değerleri 5,38-8,79, sıcaklıkları ise 10- 27 C arasında değişmektedir.

Mineralli sularda, en yoğun bulunan elementler, kalsiyum , magnezyum, sodyum ve klordur. Daha az bulunanlar, potasyum ve flor, bazende iyottur. Ayrıca, mineralli sularda sık olarak bikarbonat ve daha az da sülfat iyonları bulunur. Söz konusu minerallere olan gereksinim yaşamın bazı dönemlerinde(örneğin, gençlik, çocukluk, yaşlılık gibi) özellikle artar. Bu dönemlerde mineralli suların içilmesi daha çok önem kazanır.

Mineralli sularda bulunan minerallerden kalsiyum osteoporozun önlenmesi ve tedavisinde etkindir. Güçlü kemik yapısı oluşması, kan pıhtılaşması ve sinir uyarılarının iletilmesinde rol oynar. Magnezyum kan ve sinirsel yorgunluğun önlenmesinde etkindir ve sağlıklı kalp fonksiyonu için gereklidir. Sodyum, su ve elektrolit dengesi, asit-baz dengesi ve uyarı iletiminde rol oynar. Sindirimde yardımcıdır. Potasyum, hücre metabolizmasında ve vücuttaki su dengesinde görev yapar. Florür, diş çürüklerinin önlenmesinde etkilidir ve sağlıklı kemik ve dişler için gereklidir. İyot, troid bezinin sağlıklı çalışması için gereklidir, eksikliğinde troid bezinin büyümesi(guatr) görülür. Klor, su ve elektrolit dengesi ve sindirimde sodyum ile birlikte görev üstlenir.

Madensuyu’nun(mineralli su) Avantajları

• Sağlıklı yaşam desteği ve sağlıklı koruma
• Mineral eksikliğini giderme, mineral gereksinimi karşılama
• Bazı hastalıkların doğrudan veya destekleyici tedavisi
• Bazı rahatsızlıkların giderilmesi ve önlenmesi

Doğal Mineralli Sularda Mineraller ve Sağlık Açısından Önemleri

Kalsiyum : Kemik ve diş sağlığı, kan pıhtılaşması, sinir uyarılarının iletimi
Magnezyum : Kalp sağlığı, kas ve sinir sağlığı ve enerji üretimi
Sodyum : Su-elektrolit dengesi, sindirim, asit-baz dengesi, uyarı iletimi
Potasyum : Hücre metabolizması, su dengesi
Florür : Diş ve kemik sağlığı
İyodür : Troid bezi fonksiyonları
Klorür : Su-elektrolit dengesi, sindirim
Bikarbonat : Sindirim, asit-baz dengesi
Sülfat : Sindirim safra kesesi ve fonksiyonların uyarılması

Bikarbonat, sindirimde özellikle mide fonksiyonlarını destekler ve hem midede hem kanda asit baz dengesinde rol oynar. Sülfat ise sindirimde daha çok karaciğer ve safra kesesi fonksiyonlarını destekler ve kalın bağırsakların uyarılmasını sağlar.

Doğal Mineralli Suların Fizyolojik ve Terapötik Etkileri

Mineralli sulardaki minerallere bağlı etkilerin dışında, mineralli sulardaki iyonların fizyolojik etkileri ve bazı hastalıklardaki terapötik yararları da söz konusudur. Bunlar sistemler özelinde kısaca özetlenirse;

Böbrek üzerine; Mineralli sular böbrek ve idrar yollarında taş oluşumunu önlerler. İdrar yolu infeksiyonların da özellikle bikarbonat, magnezyum ve kalsiyum içerikleri yüksek mineralli sular iltihabı geriletici etki gösterirler. Ürolojik birçok hastalıkta böbrek fonksiyonlarını destekleme ve geliştirme amacıyla bol su içilmesi, özelliklede mineralli su içilmesi temel önlemlerdendir.

Metabolizma üzerine; Mineralli sular özellikle sülfatlı olanlar, safra kesesi tembelliğinde yararlıdır ve pankreas fonksiyonlarını da desteklerler. Diyabet’te sodyum bikarbonatlı sular insulin’in etkisini güçlendirir ve karbonhidrat metabolizmasını iyileştirirler. Yine, hem idrar miktarını, hem de idrarla ürik asit atılımını artırırlar, bu yüzden Gut Hastalığı’nda krizler arası dönemde yararlıdırlar.

Mide üzerine; Kronik mide mukozası iltihabında veya mide asidi fazlalığında yüksek bikarbonat içeren(1300mg/L-1200mg/L) mineralli sular oldukça yararlıdır.

Sindirim sistemi üzerine; Günümüz insanının az su içme alışkanlığı, minerallerden yetersiz beslenme, hareket azlığı ve sedanter yaşam gibi özellikleri, sindirim sistemi rahatsızlıklarının başlıca nedenleridir. Bunların başında da habitüel kabızlık gelir. Burada sülfatlı(600mg/L-1200mg/L) mineralli sular oldukça yararlıdır.

Şifalı Su Olarak Mineralli Su

Sağlık üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle, Almanya’da şişelenmiş doğal mineralli suların bir kısmı “şifalı su” niteliğini de kazanabilmektedir. Alman Federal İlaç ve Tıbbi Ürünler Enstitüsü (BfArM; Bundediustitute für Arzneimittel und Medizinprodukte) analitik, farmakolojik, toksikolojik ve klinik araştırma ve değerlendirmeler sonucunda şişelenmiş bir mineralli suyu, şifalı su olarak onaylıyabilmektedir. Ülkemizde ise, böyle bir düzenleme geçerli değildir.

Almanya’da bir mineralli suyun böylesi bir onay alabilmesi koşulları şunlardır.
• Belirli mineralleri çözünmüş olarak belirli değerlerin (mg/L) üzerinde içermesi,
• Mineral kompozisyonu ve mikrobiyolojik özelliklerinin uygunluğu ve bunun belirli aralıklarla bağımsız kurumlarca kontrol edilmesi,
• Kaynak koruma ve şişeleme tesisleri ile ilgili düzenlemelere uygun ilaç üretim kurallarına ve koşullarına göre üretilmesi(şişelenmesi)
• Sağlığa yararlı etkisinin bilimsel araştırmalarla ve bilimsel kurumlarca kanıtlanması

Mineralli Sular İle Sağlıklı Bir Yaşam İçin Pratik Öneriler

Mineralli su her yer ve koşulda hizmete hazırdır; Birçok kişi, özellikle ileri yaşlılar susama hissine göre su içer. Sonuç, günlük gereksinimden çok daha az suyun içilmesidir. Bunu önlemek ve yeterli su içilmesini kolaylaştırmak için, evde ve işte mineralli su gözle görünür ve kolay ulaşılır yerlere yerleştirilmelidir. Böylece yeterli su içmenin unutulmaması garantiye alınmış olur.

Bebek beslenmesinde mineralli su idealdir; İlk bir yaşına kadar anne sütü bebeklerin vazgeçilmez besin ve sıvı kaynağıdır. Ama ek beslenmeye geçildiğinde, mama hazırlarken kaynatılmış şehir şebeke suyu yerine karbondioksiti az mineralli su kullanılabilir. Hem mikrobiyolojik yönden temizdir. Hem de sağlığa zararlı kimyasal maddeler içermez. Mineralli suların fizyolojik etkileri bebek sağlığını da olumlu etkiler. İdeal bir mama hazırlayıcı olarak mineralli suların taşıması gereken özellikler;

Sodyum 20mg/L
Sülfat 240mg/L
Florür 1,5mg/L
Nitrat 10mg/L burada verilen değerler aşılmayacaktır.

Sportif aktivitelerden önce ve sonra mineralli su; Bir spor aktivitesine katılmadan önce ve sonrasında görülen kilo kaybı, aslında tamamen su kaybına bağlıdır. Bunu en iyi yolu da doğal mineralli su içilmesidir. Yapılan spor tipine göre kaybedilen su miktarları;

Spor Tipi Su Kaybı
110 m koşu 0,1 litre
90 dakika tenis 2,0 litre
90 dakika futbol 3,0 litre
Maraton koşusu 4,6 litre
Maraton, triatlon 20 litre

Sıcak günlerde daha fazla mineralli su tüketilmelidir; Yazın aşırı sıcak günlerde terleme ile büyük miktarlarda su kaybı olabilmekte, bununla orantılı su gereksinimin 2- ya da 3 katına kadar çıkabilmektedir. Sokağa çıkılamayan aşırı yaz sıcaklarından evde, buzdolabımızda mutlaka yedek mineralli su stoğumuz olmalı ve bol bol içilmelidir.

Mineralli su sindirimi kolaylaştırır; Bir şişe mineralli su içerdiği karbondioksit gazıyla, tok karnına içildiğinde sindirimi uyaracaktır. Ama mineralli su aslında açlığı da bastırabiir. Yemekten önce veya yemek sırasında içilen bir bardak mineralli su hızlı bir doygunluk sağlar.

Kahve ve çay yerine mineralli su; Kahve ya da çay yerine, mineralli su tercih edilmelidir. Örneğin, sabah işe başlarken, içinden kabarcıklar çıkan bir bardak soğuk mineralli su ile de güne daha dinç ve enerjik başlanabilir.

Mineralli su ucuz bir güzellik iksiridir; İçilen mineralli su cilde gerekli olan suyu ve sonuçta gerginliği ve pürüzsüzlüğü sağlayacaktır. Mineralli su içildiği sürece cilt pörsük, yorgun ve solgun görünmeyecektir. Mineralli su yalnızca içildiğinde güzelleştirici değildir. Aynı zamanda dıştan sürüldüğünde de cilt canlandırır ve “gençleştirir”. Çünkü küçük kan damarlarını ve cilt kan dolaşımını uyarır. Bunun için, CO2’li mineralli suyu bir parça pamuğa emdirip yüz ve boyna serpiştirerek, birkaç dakika içinde cildin taze ve canlı görünüm alması sağlanabilir.

Mutfakta da doğal mineralli su çok yararlıdır; Doğal mineralli sular yalnızca olağanüstü susuzluk giderici değildir, aynı zamanda yeniliklere açık aşçıların yetenekli bir “yardımcısı” olabilirler. Örneğin, tavada krep kızartırken, hamuru karbondioksitli mineralli su ile yoğrulmuş ise, çok daha yumuşak olacaktır. Yağ üzerine mineralli su kullanılarak hafif ve az kalorili et kızartması hazırlanabilir. Ancak, tavaya konan mineralli suyun miktarı iyi ayarlanmalıdır!

Son olarak, mineralli suyun niteliklerinin kaynağında ve şişelenmesi sırasında olduğu gibi içilmesi sırasında “bardakta” da korunması gerektiğini vurgulamak gerekir. Ancak, bu şekilde mineralli suların tüm sıralanan yararları garanti altına alınmış olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir