Troya

Çanakkale ili sınırları içinde, Tevfikiye köyü yakınlarında, günümüzde Hisarlık adıyla bölgedeki höyük tipi yerleşme. İki kıt’a arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu yerleşme, bugüne değin birçok doğal afet ve savaşın yaşandığı bir bölgedir. Kent, tarih boyunca 9 kez yıkılıp yeniden kurulmuştur. Günümüzden yaklaşık beş bin yıl önce kurulduğu düşünülen kentin, yaklaşık 3500 yıl boyunca önemli bir yerleşim merkezi olduğu bilinmektedir. Troya, M.Ö. 3000 ve 2000 yıllarında, yerleşik yaşama geçmiş tarım topluluklarından oluşan bir krallığın merkeziydi. M.Ö. 13. yüzyılın sonlarına doğru, ünlü Troya Savaşı’nın sonunda çıktığı düşünülen, büyük bir yangın geçirdi. On yıl sürdüğü kabul edilen bu savaş, ünlü ozan Homeros’un İlyada destanında ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Yangından sonra yeniden kurulan kent, M.Ö. 1000 yıllarında terk edildi. M.Ö. 700’lü yıllarda Yunanistan’dan gelen göçmenler tarafından yeniden kurulan kent, İlion adıyla M.S. 5. yüzyıla değin varlığını sürdürdü. M.Ö. 6. yüzyıl sonundan başlayarak bölgeye Persler, Selevkoslar, Pergamon Krallığı ve Romalılar egemen oldu. M.Ö. 85’te Romalıların yağmaladığı kent, aynı yıl yine Romalılar tarafından yeniden kuruldu. Augustus ve daha sonraki imparatorların sağladıkları ayrıcalıklar kentin gelişiminde önemli rol oynadı. M.S. 330’da Konstantinopolis (İstanbul) başkent ilân edildikten sonra, İlion yavaş yavaş önemini kaybetti ve zamanla unutuldu. Kazılar sonucunda Troya’da üst üste kurulmuş, yedi ayrı kültürün varlığını gösteren 4 mimari katın oluşturduğu 9 farklı yerleşme seviyesi saptanmıştır.

Homeros’un İlyada destanında anlatılanlardan yola çıkarak Troya’yı bulma girişimi, ilk kez 1868’de Heinrich Schliemann tarafından başlatılmıştır. Schliemann, Troya Kralı Priamos’un hazinesini bulmak amacıyla Hisarlık Höyüğü’nün ortasında ilk kazısına başlamıştır. Aralıklı olarak yapılan bu kazılar, uzun çalışma dönemi hâlinde 1890 yılına kadar sürdü. 1893-94 yıllarındaki kazılarsa Wilhelm Dörpfeld başkanlığında gerçekleşti. 1932-38 yılları arasındaki çalışmaları da, Cincinatti Üniversitesinden Carl Blegen başkanlığındaki bir ekip yürüttü. Kazı çalışmaları, elli yıllık bir aradan sonra, 1988 yılında yılından bugüne, Tübingen Üniversitesinden Prof. Dr. Manfred Korfmann başkanlığında, uluslar arası bir ekip tarafından yürütülmektedir. Jeofizik ve topoğrafya çalışmalarının yanı sıra, restorasyon çalışmaları da yapılmaktadır. Avrupa tarihi ve edebiyatı için büyük önem taşıyan Troya, 1996 yılında Milli Park ilân edildi ve Dünya Kültür Mirası Listesine alındı.

Yaptığı kazılarla Troya kentini efsaneden gerçeğe dönüştüren ve onu bütün dünyaya tanıtarak büyük bir ün kazanmış olan Schliemann, ilk kazılarında bulduğu eserleri Anadolu’nun dışına çıkarmıştı. Schliemann, Priamos’un Hazinesi olarak tanımladığı bu toplu buluntuyu, büyük bir gizlilik içinde, 1873 tarihinde Atina’ya gönderdikten bir süre sonra Troya’dan ayrıldı. Eserleri önce Yunanistan, İtalya, İngiltere gibi ülkelere vermeyi düşündüyse de, daha sonra bu düşüncesinden vazgeçerek Almanya’ya götürdü. 1940 yılına kadar Museum Für Vor-Und Frühgeschichte’de sergilenen eserler, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortadan kayboldu. Eserlerin diğer pek çok sanat eserleriyle birlikte savaş ganimeti olarak Rusya’ya götürüldüğü konusundaki iddialar, 1993’te Rusya Kültür Bakanlığı tarafından kabul edildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir