Truva Savaşı

Truva Savaşı

Truva Savaşı

Çok eskiden, yaklaşık olarak İÖ 1200’de, Yunan Yarımadasından gemilerle yola çıkıp Ege Denizi’ni aşarak Anadolu’nun batısındaki eski Truva kentine gelen Akhalar (Akalar), burada Truvalılar’la savaşmış, Truva’yı kuşattıktan sonra ele geçirmiş ve sonunda yakıp yıkmışlardır. Ne ölçüde gerçeklere dayandığı bilinmeyen bu öykü Yunan mitolojisinin büyük bir bölümünü oluşturur. Eski Yunanlı şair Homeros İlyada ve Odysseia adlı iki destanında 10 yıl süren bu savaşla ilgili efsaneleri dile getirmiştir. Romalı şair Virjil de Aeneis adlı büyük destanında bu öyküye yer vermiştir. Efsaneye göre, Truva Savaşfna bir deniz tanrıçası olan Thetis ile ölümlü Peleus’un düğün şöleninde çıkan bir olay neden olur. Konuklar arasında birdenbire kavga tanrıçası Eriş belirir. Elinde, “en güzele” verilmek üzere altın bir elma vardır. Tanrıların kraliçesi Hera, bilgelik tanrıçası Athena, güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit bu güzellik yarışmasına katılırlar. Bu üç tanrıça arasında seçim yapmak üzere de Truvalı prens Paris çağrılır. Hera, Paris’e Avrupa ve Asya krallığını, Athena bilgelik, Afrodit de dünyanın en güzel kadınını eş olarak vereceğini söyler. Paris elmayı Afrodit’e verir. Afrodit’in Paris için seçtiği eş, Zeus’un kızlarından Helen’dir. Ama Helen Sparta Kralı Menelaos’un karışıdır. Paris Menelaos’ un sarayına gider ve kralın saraydan uzaklaştığı bir gün Helen’i kaçırıp Truva’ya getirir. Helen’i geri almaya karar veren Menelaos, görkemli Miken kentinin kralı olan erkek kardeşi Agamemnon’dan yardım ister. İki kardeş Truva’ya girişecekleri saldırı için Yunanistan’daki tüm kahramanları bir araya toplarlar. Thetis ve Peleus’un oğlu Asil tüm savaşçılar arasında en güçlü olanıdır. Ordunun komutanı ise, akıllılığı ve kurnazlığıyla tanınan Odysseus’tur. Navarin Kralı Nestor da görüşlerine saygı duyulan bir danışmandır. Yunanlılar büyük bir filoyla Truva’ya doğru yola çıkarlar. Oysa Truva da, bilge Kral Priamos ve onun oğlu olan yiğit Hektor’un koruduğu, büyük surlarla çevrili, güçlü bir kenttir. Truvalılar Helen’i geri vermeyi reddederler. Yunanlılar Truva çevresinde ordugâh kurarak beklemekten başka bir şey yapamazlar. Truva kuşatması, her iki taraf da pek bir üstünlük sağlayamadan dokuz yıl sürer. Bu sürenin sonunda Asil ile Agamemnon arasında bir kavga çıkar. İlyada destanı bu kavgayla başlar. Bunu izleyen çarpışmalara tanrı ve tanrıçalar da katılır. Paris’in elmayı Afrodit’e vermesine hâlâ kızgın olan Hera ile Athena Yunanlılar’ın yanında yer alırken, Afrodit ile Apollon da Tçuvalılar’ı destekler. Hektor ve Asil arasında kıyasıya bir dövüş başlar. Asil, Hektor’u öldürdükten sonra cesedini arabasınırı arkasına bağlayıp Truva surları çevresinde üç kez tur atar. Priamos oğlunun cesedini alıp gömmeye götürür. Ne var ki, Truva hâlâ teslim olmamıştır. Kuşatma sürmektedir. Asil, Paris’in attığı bir okla ölür. Paris de bir başka Yunanlı kahraman olan Philoktetes’in okuyla can verir. Odysseus da artık hileye başvurma zamanı geldiğine karar verir. Yetenekli bir Yunanlı marangoz olan Epeios’a, silahlı savaşçıların sığabileceği büyüklükte, içi boş tahta bir at yaptırır. Aralarında Odysseus, Menelaos ve Epeios da olmak üzere bir grup Yunanlı atın içine girip gizli kapıyı kapatırlar. Sinon adlı tek bir Yunanlı dışında bütün adamlar gemilere binip uzaklaşır ve yakındaki Tenedos Adası’nda (bugün Bozcaada) saklanırlar. Truvalılar, Yunanlılar’ın kuşatmayı bırakıp eve döndüklerini sanmaktadır. Truvalılar yavaş yavaş kentten çıkıp terk edilmiş ordugâhı kolaçan ederler. Düzlükte duran kocaman tahta at onları çok şaşırtır. Aralarında konuşup onu içeriye taşımaya karar verirler. Buna yalnızca Apollon rahibi Laokoon karşı çıkar. Ama Truva, yenik düşmeye mahkûmdur. Tanrılar, Truvahlar’ı rahibin yalan söylediğine inandırmak için denizden iki büyük yılan gönderirler. Bu korkunç yaratıklar rahibi ve iki oğlunu parçalar. Bunun üzerine Truvalılar tahta atın kutsal olduğuna inanırlar. En son kanıt olarak Sinon bulunup Priamos’un huzuruna çıkarılır. Sinon Yunanlılar’ı terk ettiğini ve içeri alınırsa atın kenti koruyacağını söyler. Truvalılar daha fazla kanıta gerek duymazlar. Güle söyleye atı surların içine çekerler. İçeri girdikleri zaman, Priamos’un kızı Kassandra korkunç bir felakete karşı onları uyarır. Aslında tanrı Apollon ona bilicilik yetisi vermiş, ama sonradan kıza öfkelendiğinde bu armağanını etkisiz kılarak onu cezalandırmıştır. Böylece Kassandra gelecekten haber verir, ama kimseyi söylediklerine inandıramaz. Truvalılar o akşam şölen düzenleyip eğlenirler. Ortalık sakinleşince Sinon gizlice tahta atın yanına gider, kapısını açıp kentliler uykudayken onlara saldırmayı tasarlayan silahlı Yunanlılar’ı dışarı çıkarır. Tenedos’tan sessizce geri gelen filoya ateşle işaret verilir. Böylece öbür Yunanlılar da Truva’nın yıkımına yardım etmek için gelirler. Çok geçmeden, sokak çarpışmalarına sahne olan Truva’da evler ateşe verilir. Priamos, Zeus Tapınağı’na sığınırsa da, Aşil’in oğlu Neoptolemos onu öldürür. Bir Truvalı kahraman kentten kaçmayı başarır. Bu, Afrodit’in oğlu Aeneas’tır. Babası, oğlu ve birkaç dostuyla birlikte gemiye binip yıkıma uğramış kentten kaçar. İtalya’ya ulaşıncaya kadar yıllarca dolaşır. Söylenceye göre, Roma’nın kurucusu olan Aeneas’ın öyküsü de Virjil’in Aeneis adlı yapıtında anlatılır. Truva’nın yağmalanmasından sonra Odys-seus, yurdu İthake’ye ve karısı Penelope’ye kavuşuncaya kadar dolaşır. Homeros onun serüvenlerini Odysseia adlı bir başka büyük destanda anlatmıştır. Agamemnon eve döner ve karısı Klytaimestra’nın bir âşık edindiğini görür. Karısı sevgilisiyle bir olup Agamemnon’u öldürür. Öte yandan, Menelaos Sparta’ya geri getirdiği Helen’le uzun yıllar mutluluk içinde yaşar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir