Viyana Kuşatması

Viyana Kuşatması

Viyana Kuşatması

15. yüzyıldan 20. yüzyılın başına kadar savaşlarla dolu geçen Osmanlı-Avusturya ilişkilerinde Viyana kuşatmalarının özel bir yeri vardır. İki kez kuşatılan bu kent Avusturya’nın başkenti olması yanında, Osmanlılar’ın Avrupa’da ulaştıkları son noktayı da simgeler.

1. Viyana Kuşatması (27 Eylül-14 Ekim 1529)

Osmanlılar’ın 15. yüzyılın başından beri Avrupa topraklarındaki hızlı ilerleyişleri Kanuni Sultan Süleyman’ın 1526’da Macaristan’ı ele geçirmesiyle doruk noktasına ulaşmıştı. Avusturya artık sınır komşusu olduğu Osmanlı Devleti’ni ele geçirdiği bu topraklardan çıkarmadıkça güven içerisinde olamayacağını görüyordu. Kanuni’ nin 1526 Mohaç Seferi’nden dönmesinden sonra harekete geçen Avusturya Dükü I. Ferdinand, kardeşi Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken’in (V. Kari) de desteğiyle Macaristan’ın başkenti Budin’e (bugün Budapeşte) girdi.

Ferdinand Osmanlılar’ın Macar kralı olarak atadıkları Erdel Voyvodası Janos Zapolya’yı uzaklaştırarak kendini Macar kralı ilan ettiği gibi Bosna’yı da içine alan geniş bir bölgeyi Osmanlılar’dan geri istedi. Orta Avrupa’daki Osmanlı egemenliği için büyük bir tehdit oluşturan bu durum karşısında Kanuni, Macaristan üzerine yeni bir sefer açmaya karar verdi. 30 Mayıs 1529’da Edirne’den yola çıkan 150 bin kişilik Osmanlı ordusu kısa bir kuşatmadan sonra Budin’i geri aldı. Janos Zapolya’yı yeniden Macar kralı ilan eden Kanuni ilerleyişini sürdürerek Viyana önlerine geldi.

Kanuni’nin niyetini önceden öğrenen Ferdinand kentin savunmasını güçlendirmişti. 27 Eylül 1529’da başlayan kuşatma zaman zaman şiddetli yağmur altında 14 Ekim’e kadar sürdü. Ama kentin çok iyi savunulması kısa zamanda sonuç almaya alışmış olan yeniçerilerin moralini bozdu. Cephane azlığı yüzünden topçuların etkisiz kalması, erzak kıtlığının baş göstermesi, kışın erken bastırması gibi nedenlerle Kanuni 14 Ekim akşamı kuşatmanın kaldırılmasına karar verdi. Viyana’ya gelirken alınan kaleleri güçlendiren Kanuni, Budin-Belgrad yoluyla İstanbul’a döndü. Ferdinand ölümüne kadar (1564) Macaristan üstündeki emellerinden vazgeçmediyse de, her seferinde yenilgiye uğradı.

II. Viyana Kuşatması (14 Temmuz-12 Eylül 1683)

I. Viyana Kuşatması ile II. Viyana Kuşatması arasında geçen 154 yıllık sürede Osmanlı İmparatorluğu Avusturya ile birçok kez savaşmış, ama her iki taraf da bu savaşlardan büyük kazançlar elde edememişti. 1648’de imzalanan Vestfalya Barış Antlaşması ile Avrupa’daki Otuz Yıl Savaşları son bulunca, Avusturya iç birliğini sağlamlaştırmaya, ekonomisini güçlendirmeye çalıştığı için komşularıyla çalışmamaya özen göstermişti. Osmanlı İmparatorluğu ise uzun bir karışıklık döneminden sonra Köprülü Ailesi’nin yönetiminde düzeni sağlamış, yeniden güçlü bir devlet olma yoluna girmişti.

II. Viyana Kuşatması’na yol açan savaş Osmanlı-Avusturya ilişkilerinde her zaman büyük önem taşımış olan Macaristan yüzünden çıktı. Avusturya egemenliği altında yaşayan Macarlar 1680’de Imre Thököly (Tököli İmre) önderliğinde ayaklanmışlardı. Osmanlıların Orta Macaristan kralı olarak tanıdıkları Imre Thököly IV. Mehmed’den de yardım istedi. Osmanlılar bu isteğe uyarak Avusturya’nın elindeki bazı Macar kalelerini aldılar ve buraların yönetimini Thököly’ye verdiler. Ayaklanmanın genişlemesinden çekinen Avusturya, Osmanlı İmparatorluğu’na barış önerdiyse de, elde edilecek askeri bir başarının durumunu daha da güçlendireceğine inanan Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa savaşı sürdürmeye karar verdi. Avusturya’nın yenilgiden korktuğu için barış istediğine IV. Mehmed’i de inandıran Kara Mustafa Paşa 1 Nisan 1683’te 200 bin kişilik bir orduyla Edirne’den yola çıktı. 6 Mayıs’ta Belgrad’a varan ordunun asker sayısı Kırım Hanı Murad Giray’m, Thököly’nin, Erdel beyinin, Eflâk ve Boğdan voyvodasının ve Budin Beylerbeyi İbrahim Paşa’nın komutasındaki birliklerin de katılmasıyla 350 bine çıktı.

27 Haziran’da İstolni-Belgrad’da toplanan savaş meclisinde Kara Mustafa Paşa, öbür komutanların önce çevredeki kalelerin alınıp akınlarla Avusturya ordusunun yıpratılmasından sonra Viyana üzerine yürünmesi yolundaki önerilerini kabul etmedi. Kara Mustafa Paşa papanın önderliğinde gerçekleşen Avusturya-Lehistan ittifakına başka Avrupa ülkeleri de katılmadan Viyana’yı ele geçirmek istiyordu. Bu görüş doğrultusunda ilerleyişini sürdüren Osmanlı ordusu 14 Temmuz’da Viyana önlerine vardı ve hemen kuşatmaya girişti. İki aya yakın süren kuşatma sırasında Osmanlı ordusu kentin ön savunma düzenini oluşturan tabyaları tek tek ele geçirdi. 4 Eylül’de açılan bir gedikten yapılan saldırı harekâtı ise başarısızlıkla sonuçlarıdı.

Kenti savunan birlikler de zaman zaman giriştikleri karşı harekâtla Osmanlı ordusuna hayli kayıp verdirdiler. Bu arada Lehistan Kralı Jan Sobiesky’nin komutasındaki büyük bir Hıristiyan’ordusunun Viyana’ya doğru ilerlemekte olduğu haberi geldi. Kara Mustafa Paşa bu ordunun Tuna Irmağı’nı geçişini engellemekle Kırım Hanı Murad Giray’ı görevlendirdi. Ancak Murad Giray bu buyruğu yerine getirmedi ve Tuna’yı aşan Jan Sobiesky hızla Viyana’ya doğru ilerlemeye başladı. Kara Mustafa Paşa da yeni bir savaş düzeni alarak hazırlıklarını yaptı. 12 Eylül günü Viyana yakınlarındaki Alaman Dağı (Kahlenberg) denilen yerde karşılaşan iki ordu arasında şiddetli bir savaş oldu. Viyana’yı savunan birliklerin de saldırıya geçmesiyle iki ateş arasında kalan Osmanlı ordusu akşama doğru yenilgiyi kabul etti ve çekilmeye başladı. Bütün ağırlıklarını Viyana önlerinde bırakmak zorunda kalan Osmanlı ordusu çekilme sırasında ağır kayıplar verdi. Budin’e varan Kara Mustafa Paşa düşmanın izleme hareketine karşı bazı önlemler aldıysa da birçok kale elden çıktı. Yalnız Budin Beylerbeyi Kara Mehmed Paşa Ciğerdelen Savaşında Jan Sobiesky’nin birliklerine ağır kayıplar verdirdi. Osmanlı ordusu Belgrad’da toplandıktan sonra Kara Mustafa Paşa ertesi yıl düzenleyeceği yeni seferin hazırlıklarına girişti, ama Viyana Önünde uğranılan bozgunun sorumlusu olarak görüldüğünden önce sadrazamlıktan alındı, sonra da idam edildi. II. Viyana Kuşatması Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki ilerleyişinin sonu olmuştur. Bundan sonraki yıllarda birbiri ardı sıra gelen yenilgiler Osmanlılar’ı Karlofça Antlaşması’nı imzalamaya kadar sürüklemiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir