Gorgoda Nedir? Kimdir?

11 yy.’dan Tanzimat Dönemine Mesleki ve Teknik Eğitim (11.yy – 1839)

Ülkelerin gelişmesindeki temel faktörlerin başında, coğrafya ve doğal kaynaklar ile nitelikli insan gücü gelmektedir. Doğal kaynaklardan en iyi şekilde faydalanılması da insan gücünün bu konuda yetiştirilmesine bağlıdır. Bu da örgütlenmiş eğitim kurumları ile mümkün olabilmektedir. Samanoğulları ve ilk müslüman Türk devleti olan Karahanlılar devrinden başlayarak Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına kadar etkili olan ahilik, Anadolu’da, 11. […]

Ülkelerin gelişmesindeki temel faktörlerin başında, coğrafya ve doğal kaynaklar ile nitelikli insan gücü gelmektedir. Doğal kaynaklardan en iyi şekilde faydalanılması da insan gücünün bu konuda yetiştirilmesine bağlıdır. Bu da örgütlenmiş eğitim kurumları ile mümkün olabilmektedir.

Samanoğulları ve ilk müslüman Türk devleti olan Karahanlılar devrinden başlayarak Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına kadar etkili olan ahilik, Anadolu’da, 11. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar bir teşkilat hiyerarşisi şeklinde yapılanmamıştır. Müslüman Türklerin ekonomik ve sosyal hayatlarının düzeninde önemli rol oynadığı bilinen ahiliğin teşkilatlanma süreci XIII. yüzyıl başlarında Kayseri’de başlamış ve bu yüzyıl içinde ahilik bütün Anadolu’ya yayılmıştır. Bu kurumun ahlak kurallarını, Anadolu’da Ahiliği kurup yerleştiren Ahi Evran ve arkadaşları İslam ülkelerinde öteden beri bilinen fütüvvetnamelerden almışlardır. Anadolu irfanının temelleri yüzyıllar boyunca Fütüvvet, yani belli ahlak ve davranış kurallarına dayanmaktadır. Ahilik teşkilatının net olarak tanımlanabilmesi için fütüvvet anlayışından bahsetmek gerekmektedir. Arapça bir sözcük olan fütüvvet, İslam’da olan ve güzel özellikler için kullanılan bir kavramdır. Bu kapsamda gençlerin bir disiplin içerisinde yetiştirilmesi için kurulan fütüvvetler zamanla örgütlü bir yapı haline gelmiştir.

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu Türklerine sanat, ticaret ve ekonomi alanlarında yaklaşık 630 yıl yön verip, ışık tutmuş olan Ahilik, örgüt olarak, kendi kural ve kurullarıyla, III. Sultan Ahmet Dönemi’ne kadar sürmüştür.

Ahilik teşkilatında meslek öğretiminin, her şeyden önce doğruluk ve dürüstlük prensipleri içerisinde, teşkilat tarafından konulan kurallara uygun olarak gerçekleştirilmesi esastır. Bu şekilde disiplinli çalışmalarla 13. yüzyıldan itibaren uzun bir süre sistemli olarak meslek erbabı yetiştiren ahilik, sadece Müslümanların yer aldığı bir yapıdan oluşmaktadır. Ancak özellikle İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Devletinde gayr-i müslim tebaanın sayısının artması ve bu tebaanın esnafının da bir çatı altında rahat bir şekilde ticaretlerini yapabilme ihtiyaçları nedeniyle ahi teşkilatları, 15. yüzyıldan itibaren azalmaya başlamıştır. Bu sistemin yerini zamanın ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilecek özellikler taşıyan loncaların yerini 1727’de Gedikler almıştır.

Gedik ismi esnafa verilen ayrıcalıklar için kullanılmıştır. Tanzimat’ın ilanı ve yabancı devletlerle ticaret anlaşmaları yapılmaya başlanmasından sonra, ticaret ve sanâyinin gelişmesine olan ihtiyaç belirgin bir şekilde artmıştır. Gedik yapılanmasının ekonomik rekabet ve büyümenin yaygınlaşması amacına hizmet etmediği görülerek Osmanlı Devleti tarafından 1861 yılında kanuni düzenleme ile lağvedilmiştir.

Herhangi bir merasime bağlı olmadan din ayrımı yapılmaksızın bütün esnafın toplanabileceği ve serbestçe müzakere yapabileceği yerlere lonca, bu esnaf örgütüne de lonca teşkilatı adı verilmiştir. Kavram olarak lonca,sanat sahiplerinin ve esnafın kendi aralarında kurdukları düzeni, birliği ve özel işleri için toplandıkları yeri (odayı) ifade etmektedir. Lonca teşkilatı, mesleğe giriş ve ilerleme açısından, esnaf zaviyeleri ölçüsünde ağır koşullar koymadığı gibi din ve tarikat esaslarına da tâbi olmamıştır. Loncalar, 1860 yılına kadar mesleki eğitim teşkilatını yaygın eğitim şeklinde yürütürken 1860 sonrası Osmanlı’da örgün eğitim kurumlarıyla beraber devam etmiştir. Lonca Teşkilatına 1912 yılında çıkarılan kanunla son verilmiştir.

Osmanlı sarayında, devlet ve saray işlerini görecek olanların sistemli bir şekilde mesleki ve teknik eğitim alanında eğitimlerini sağlamak amacıyla II. Murat Dönemi’nde kurulup Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde geliştirilen bir diğer kurum ise Enderun Mektebi’dir. Enderun Farsça’da bir şeyin dış tarafı anlamına gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nda 1453’ten 1826’ya kadar sarayın selâmlık kısmında yer alan müesseselerin toplamına “Enderun-u Hümayun” denilmiştir. Enderun, devşirmeler arasından seçilen öğrencilere yoğun ve ileri düzeyde olacak şekilde, usta-çırak ilişkisine dayalı eğitim anlayışının benimsendiği bir eğitim ocağıdır. Enderun’da öğrenciler kabiliyetlerine göre en üst uygulama yerleri olan sarayda süresi 14 yıla kadar uzayabilen farklı mertebelerde eğitim uygulamaları yapmışlardır. Bu da öğrencilerin işlerinde ustalaşmasını sağlamıştır. Zaman içerisinde önemini kaybetmiş ve 1909 yılında lağvedilmiştir.

18. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’da tekniğin tabii ilimlerle birlikte gelişmesi ve Sanâyi alanında kullanılmaya başlanmasından dolayı mesleki anlamda eğitimli insan gücü ihtiyacının mevcut eğitim kurumları tarafından karşılanamaması, XVIII. yüzyıl sonları ile XIX. yüzyıl başlarından itibaren çağın gereksinimlerini karşılayan eğitim kurumlarının açılmaya başlamasına yol açmıştır. Mesleki ve teknik eğitim veren okullar bu eğitim kurumları içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Öncelikle merkezde açılan bu okullar, daha sonra taşraya yayılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kim ne dedi?

    1. Cok bilgi almis oldum cok Tesekurllar

    En son eklenen yazılar

    Gorgoda © 2025